AKILLI KOLEKSİYONERLERE REHBER…

Duygu Yaşam

Amerika’da belli konular için yazılmış olan bazı rehber kitapların kapağında, ”Aptallar için Bilgisayar” veya ”Aptallar için Ekonomi” diye yazılır. Bu yazımın başlığında ise ülkemize göre bir slogan kullanarak, sanata yatırım yapan akıllı koleksiyonerlerimize bir dizi tavsiyelerde bulunacağım…

Ne güzel ki görsel sanatlara ilgi duyuyor ve sanatı desteklemek veya yatırım amaçlı çabalıyorsunuz. Peki bu çabalarınız ülke sanatının dünya sanatında yükselebilmesi açısından faydalı oluyor mu ve bunu hiç düşündünüz mü… Öyle ya insan bir şeyi amaçladığı zaman, amacının da en azından çevresine ve ülkesine yararlı olması kaygısını da gütmeli… Ülkemizde bu açıdan düşündüğümüzde neler görüyoruz şöyle masaya yatıralım; görsel sanatlara yatırım yapan bilinçli koleksiyonerlerimizin sayıları hiç de küçümsenecek gibi değil. Fakat sanat piyasasına yeni ilgi duyanlar için bunu söyleyemeyeceğiz. Çünkü, piyasaya yeni girmiş olanları bazı uyanık müzayedeciler ve manipülasyonu ticaretin bir kuralı gibi gören kötü niyetliler, kıskaca alarak, yanlış yatırım yapmalarına neden oluyor ve bu arada kendileri de ceplerini doldurabiliyorlar… Burada kaybeden ülkenin sanatı ve ülkemizde gerçek sanat yapan sanatçılar oluyor…

Öncelikle görsel sanatlara yatırım yapmak isteyenlerin kısa dönem için düşünmemeleri gerekiyor. Çünkü bir sanatçının üslubunu tam oturtabilmesi için yıllarını sanatına vermesi gerekiyor. Görsel sanat yatırımcıları uzun dönem yatırım için düşündüklerinde, genç sanatçıları da geleceğe dönük olarak izlemeli ve geleceği olacağı düşünülen sanatçılara da yatırım yapmalı ki, bu yatırımlarında da uzun dönemde 12 den vurmuş olsun… İşte sanata yatırım aynen 12 den vurmayı başarabilmektir ki bunu da ancak araştırma yapan, akıllı koleksiyonerler başarabiliyor ve günü geldiğinde de yatırımları, platine dönüşüyor…

İhtiyaç hissedilen bir malın reklam ile satılması kapitalizm ile idare edilen ülkelerde sonuç verebilir fakat sanatın reklam ile satılması, bizleri düşündürmelidir. Çünkü sanatın reklamı, sanatçının ne yaptığı ve nerelere kabul edildiği, hangi literatürlerde yer alabildiği, çevresine ve ülkesine veya bulunduğu coğrafyaya sanatta ne katkı yaptığı, yeteneği, kişiliği ve topluma duyarlılığı ile ölçülür. Bakıyorsunuz ülkemizde düne kadar adı geçmeyen birileri, yine birileri tarafından sanat piyasasına lanse ediliyor. Fakat lanse edilirken de, yukarıda yazdığım kriterler düşünülmüyor ve bu durumda o lanse edilenlere yapılan yatırım da ne ülkeye ne de ülkenin duyarlı sanat kesimine bir şey kazandırmıyor. Kendi çıkarları için isim lanse eden birileri, lanse ettikleri isimlerden yok pahasına aldıkları eserleri, büyük kazanç ile satarken, daha çok insanın alabilmesi ve fiyatların yükselmesi için yeni oyunlar kurarlar ve bir bakarsınız ki, o lanse edilen isimler, ülkenin prestij sanat pazarında da boy gösteriyorlar. İşte asıl yanlışlık burada başlıyor ve bu oyunlara karşı bir şey yapamayan yüksek sanatçılar kaybederken, sanat piyasası da kaybediyor. Kazançlı çıkan ise, ülkenin sanatsal açıdan yükselmesine duyarlı olmayan ve sadece ceplerini düşünen üç beş kişi ve ne hikmetse bu üç beş kişi piyasayı olumsuza yönlendirmeyi başarabiliyor…

Buradan sanata ilgi duyan akıllı yatırımcılara, sanatçıların Instagram hesaplarını takip etmelerini salık veririm. Facebook hesaplarında da sanatçılar ilginç şeyler paylaşabiliyorlar.. Yatırımcı önce iyi bir araştırmacı olmalı ve çok ince hesaplar yaparak araştırmalıdır. Yatırım yapacağı sanatçının ne yaptığını bilmeli ve ona gör hareket etmelidir. Örneğin sanatçım hala eski resimlerden yapıyorsa, yani fotoğraf makinasının çekebildiği insan figürlerini yan ayan dizerek resim diye piyasaya sürmek, eski tip resim anlayışını aşmamış olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü, resimle uğraşan hemen herkes biraz emek verdiği zaman figürleri yan ayna da dizer üst üste de… Günümüz artık çağdaş sanatın gündemde olduğu, kavramsal sanata ilgi duyulduğu ve dijital teknolojinin sanatı yönlendirmeye başladığı bir dönemi yaşıyor ve yakın gelecekte, görsel sanatların daha farklı bir kulvarı deneyebileceğini de hissediyoruz…

Günümüz görsel sanatlarında tuval resmi hala gündemde fakat tuval resminde de, ancak farklı çalışmalar ortaya koyan sanatçılar ön plana geçiyor, hala eskimiş figür anlayışı ile sanatı sürdürenler, belli, daha az eğitimli veya eğitimli olup sanattan uzak yaşamış olanlara hitap edebiliyorlar. Soyut sanat yaparken sentez yapmayı ön planda tutan sanatçılar ise, araştırmacı yönleri ve kavramsal yetenekleri ile, farklı yöntemleri deneyerek, yapılması gereken sanatın örneklerini sunabiliyorlar…

Kısacası akıllı koleksiyoncu, birileri gözü kapalı olarak bir yatırıma yöneliyor diye onları takip edeceğine, onların yanlışlarını tespit ederek, kendisine doğru bir yol çizer…

KAVRAMSAL SANAT ADI ALTINDA BATI SANATINA KÖLE OLMAK…

Duygu Yaşam

Ülkemiz sanat piyasasında körüklenmekte olan kavramsal sanat gruplaşmaları ile, sanatçılar arasında da bir ayırımcılığın olduğu açıkça gözlenmektedir. Sanki kavramsal çalıştıklarını öne süren sanatçılar ile, yıllarını sanata vermiş veya daha geleneksel çalışan, düşünen sanatçılar arasında, sanat açısından bir fark varmış gibi…

 Oysa gözüken o ki, kavramsal olarak tanımlanan sanatçıların bir çoğu, internetten esinlendikleri fikirleri veya alıntıları kendi eleklerinden geçirerek ortaya koymaktalar ki, bunda da Batı öykünmesinin, açıkça, Batı sanatının takipçisi olma özleminin ağır bastığı gözükmektedir…

Hani sanatta Batı’yı dışlamıyoruz da binlerce yıllık medeniyetlerin göbeğinde yaşayan Anadolu kökenli sanat adaylarının hiç değilse, bize ait kavramsal nitelikleri çağdaş anlamda ortaya koymaları gerekmez mi. Doğrudur sanatın global olduğu da, bakıyorsunuz Batı eski medeniyetlerden yola çıkabiliyor ve bizim geleneksel verilerimizden de faydalanıyor fakat, bizim sanat anlayışımızı Batı kökenli yapmaya uğraşarak sanat  ortamını salt Batı’ya kaydırmak isteyen kültür emperyalistleri, ortaya  anasız ve babasız bir sanat çıkarma gayreti içinde bocalıyorlar… İşte bu durum ülkemiz sanat ortamında, sanat kesiminin ikiye ayrılmış olmasına yol açtı ve bugün kendilerine kavramsal galeriler diyenler, sadece kavramsal takıldıklarına inanmış olan genç sanatçılar ile yol alırken, kimin neyi nereden tırtıklamış olduğuna da pek aldırış etmiyorlar ki, sürekli Batı’da yapılmış olanların benzerlerini, hatta kopyalarını bile görüyoruz…

MİLYONLARCA GÖRSEL SANATÇI VAR…

Bugün yeryüzünde milyonlarca görsel sanatçı bulunmakta ve bunların içinde ancak doğru düşünen ve doğru felsefe kurarak, yapılması gerekeni bulundukları coğrafyada yapanlar bir adım öne çıkabiliyorlar. Yoksa internet herkesin önünde ve internetten tırtıklamakla sanat oluyorsa, bu şans milyonların da önündedir ve  üne kavuşmuş olanlarda internetten  faydalanmış olurlardı… Oysa öyle bir dünya yoktur. Zaman vereceksin ve kapsamlı araştırmalar yapıp bir yerde sanatın inzivasına çekilerek, tüm yapabileceklerini ve düşündüklerini analiz ederek, sonunda varacağın sentezi ortaya koyup, kabul görüp göremeyeceğine tanık olacaksın. Bir Francis Bacon’un, Richter’in, De Kooning’in ve diğerlerinin hangi yollardan geçmiş olduklarını kavrayabildiğinde, sanat yaşamında  bir adım ileriye gitmiş olabileceksin…

GÖRSEL SANAT PİYASAMIZDA  KÖTÜ NİYET…

Görsel sanat piyasamızda birçok iyinin yanında, kötü niyetlilerin sayıları da küçümsenmeyecek kadar yüksektir. Bun da sanatta yer alan kıskançlıkların ön planda olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sanat kıskandırır da. Örneğin bir sanatçı temsil ettiği sanat alanında bir başarı elde etmişse, ya alkışlanmaz ya da alkışlanırken yüzlerde de bir üzüntüye yol açar. Bunu bugüne kadar çok çeşitli şekilde gördük ve görmeye de devam ediyoruz… Elbette ki sanatın başarısını sevinç gözyaşları ile kutlayanlar da ülkemizde çoğunluktadır ve bu kesim genelde sanatla yakında uğraşı içinde olmayanlardır… Ayrıca iyi niyetli kıskançlıklar da vardır ve bu kıskaçlıkta olanlar da açıkça bunu belli ederek, bir yerde sanatı ve sanatçıyı da övmekten geri durmazlar…

Kavramsal sanatta Batı’dan  alıntı örneklerini, http://www.turkishartmarket.wordpress.com adresinden kapsamlı araştırma yaparak görebilirsiniz. Çünkü bu sitede geçmişten beri bir çok  bilgiye, haberlere yer verildi fakat nedense gerçekleri vurguladığı içindir ki, bazı çevreleri tedirgin etmiştir. Ayrıca http://www.artkritik.com ve http://www.muzayedekritik.com adreslerinden de, görsel sanatlarımız ,ile ,ilgili önemli araştırma yazılarını okuyabilirsiniz.

FATMA NESLİHAN ÖNER’İ KAYBETTİK

Art4Critik (Özel)- MARMARA GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ SERAMİK BÖLÜMÜ MEZUNU SANATÇI FATMA NESLİHAN ÖNER, GENÇ YAŞINDA ARAMIZDAN AYRILDI…

Fatma Neslihan Öner

Yetenekli bir ressam ve seramik sanatçısı olan Fatma Neslihan Öner, şiddetli baş ağrıları nedeniyle fenalaşınca, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Sanatçının hastaneye götürülmesinde geç kalındığı için yaşamını yitirdiği düşünülüyor.

Fatma Neslihan Öner fenalaştığı zaman o sırada yanında bulunan bir arkadaşı ambulans çağıracağını söyllüyor. Neslihan Öner, ” Baş ağrısı için ambulans mı çağrılır” diye yanıt verince, arkadaşı ambulans çağırmaktan vazgeçiyor. Fakat daha sonra iyice fenalaşınca, kaldırıldığı Kartal eğitim ve Araştırma hastanesinde kurtarılamıyor.

Fatma Neslihan Öner (Soldan ikinci) Tatbiki Sanat galerisinde açtığı sergisinde arkadaşlarıyla.

Yaklaşık 10 gün önce henüz 43 yaşındayken aramızdan ayrılan genç sanatçı, şimdiye kadar açtığı sergilerin yanı sıra, İstanbul Şişhane metro istasyonunda bulunan Bizans eseri ile, Amerika’dan Kattok ödülünü kazanarak, NewYork Daily News ve Washington Post gazetelerine de haber olmuştu. Neslihan Öner’in Şişhane metrosu Kasımpaşa girişinde ayrıca 15 metre karelik Osmanlı çalışması da bulunmaktadır.

Fatma Neslihan Öner sergisi sırasında galeride.

SLIDE SHOW- F.N.ÖNER VE ESERLERİNDEN ÖRNEKLER.

EBRU TAMER SANATI İLE FELSEFESİ ARASINDA DOLAŞAN BİR SANATÇI…

Ebru Tamer 83 doğumlu genç bir sanat tutkunu ve yaptığı resimleriyle kendi tekniğini kurmuş, özgün üslubunu kullanarak  kendi resimlerini yaratıyor.

EBRU TAMER

Onun  balık figürlerine baktığınız zaman, sanki akvaryumunuzdaki balıklardan  türemiş yeni  yaratıklar olduğunu anımsıyoruz. Ebru’nun balık sentezleri  ustalık ortaya koyan bir çalışmanın sonucu gibi gözüküyorsa da, aslında onun bir felsefeci olarak,  ortaya koymak istediği sentezinde, uçsuz bucaksız okyanuslarda henüz görmemiş olduğumuz balıkların olabileceğini ve yaptığı resimleriyle de bunu ortaya koymak istediğini anlıyoruz.

SLIDE SHOW 1

Sulu boya ile ile yaptığı resimlerinde renk anlayışı da sanatçının kendi iç güdüsel  isteminden kaynaklanıyor. İnce fırçalarla çok kontrollü bir biçimde  resimlerine odaklanan Ebru, “Resim yaparken içinde bulunduğumuz tüm sorunlardan ayıklanmış olarak sadece  boya, kağıt veya tuvalime odaklanarak bir nevi sanatsal terapi uygulaması da yapmış oluyorum O günkü psikolojik durumum neyse, resimlerime yansıyan da psikolojik durumum ile ilintili olabiliyor.  Resmin bitiş noktasında ise, sanki kapsamlı bir terapiden çıkmış gibi rahatlayarak, yaşamıma sıkıntılardan uzak  başlayabiliyorum. Bu durumu sanatın insan sağlığı üzerindeki olumlu etkisine bağlıyorum.” Diyerek,  bizlere bir felsefesi olarak ta mesaj vermiş oluyor…

SLIDE SHOW 2

Geleceğe  ümit veren bir sanatçı olarak gördüğümüz Ebru Tamer’in genç sanatçılar arasında desteklenmesi gerektiğine işaret etmek istiyoruz.  

GÖRSEL SANATLARDA DEVRİM SERGİSİ

Duygu Yaşam- (ArtCritic)

Böyle bir sergiyi ne ülkemizde ne de dünyanın herhangi bir ülkesindeki galerilerde göremediniz…

İstanbul’da Kadıköy Bahariye’deki Ütopya Art Project,

ülkemizin tarihindeki ilk görsel sanatlar konsept sergisini sunuyor.

 Farklı malzemeler ile farklı çağdaş sanat eserlerini sanat dünyasına ilkler serisinden armağan eden Yücel Dönmez, sergisinde “Şakir’in Köşkü” eseriyle de çağdaş sanatta şaşırtıcı bir örnek sunarak sanat tarihine bir ışık tutuyor…

Yaptığı konsept çalışmalarını Türkiye sanat piyasasına  ilk kez sunacağını belirten Dönmez, “Avrupa sergisinden sonra konsept çalışmalarımı yurt dışında sergileyerek, dünya sanat piyasasında Kuantum Optik sanatının ne olduğunu anlatmaya çalışacağım. İspanyol ünlü sanat yazarı, müzeler küratörü ve felsefeci Nilo Casares, sanatım hakkında yazdığı kitabında, “Yücel Dönmez ’in yarattığı Kuantum Optik kavramının, sanat tarihi kavramları arasında yer alacağına inanıyorum” iddiasını bu yaptığım sergi tam anlamıyla ortaya koymakta ve dünya görsel sanatlar tarihinde bir ilke ışık tutmaktadır. “Diyerek, yeni sergisinin önemine vurgu yaptı…

Çağdaş sanatta bir yeniyi ortaya koyanın ne olduğunu anlatacak olan çalışmaları, sanatçının muhtemelen 2024 yılında İspanya’da açacağı müze sergisinin ön hazırlığı olarak yorumlanıyor…

ŞAKİR’İN Köşkü…

Görsel sanatlar son yıllarda klasik resim ve heykel sanatının yanı sıra şok edici farklılıklar ortaya koyarak, bu sanat dalının gelecekte çok daha farklı bir yoruma ulaşacağının mesajını vermiştir.

Yücel Dönmez bu sergisinde, Ütopya Galerinin vitrin canımın dışındaki pencere önünü kendisine mekân olarak seçen bir sokak kedisini sergisine katma kararı aladı. Dönmez, Galeri sahibinin adını Şakir koyduğu sokak kedisine heykel bir barınak yaparak, kediyi sergiden bir parça olarak, pencere camının önünde sergiliyor. Kısa zamanda heykel köşkünü benimseyen Şakir, artık eseri satın alacak olan koleksiyonere, eser ile birlikte sahiplendirilecek ve Şakir de bu sayede İstanbul’un kedilere verdiği şansa sahip olacak…

Şakir Ütopya Galerinin vitrin camının dışında bulunan köşkünde dinlenirken.

Ütopya Art Project  sergi küratörü Murat Asilcan, “Sergideki Şakir’in Köşkü dünyada görsel sanatlarda bir sergiden satılan  ilk canlı heykel olarak   dünya görsel sanatlar tarihinde de yer alacaktır… “ diyerek, devrim sergisinin önemini vurguluyor.

KEDİLER İÇİN İSTANBUL RÜYASI

Dünyada en fazla kedinin bulunduğu kent olarak yorumlanan İstanbul, aynen Amerika Rüyası mantığı gibi, kedilere de İstanbul rüyasını sunmakta ve Şakir’de bu rüyaya kavuşan bir kedi olma şansını elde temektedir…

DÖNMEZ SERGİSİ TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA YILIN SERGİSİNE ADAY…

Yücel Dönmez’in Görsel Sanatlarda Devrim sergisi, bir butik sergi fakat içeriğindeki eserler, farklı malzemeler ile yapılmış olan rölyef resimler, heykeller, duvar heykelleri, cam altılar ve kağıt işlerinden oluşuyor. Sergi, Şakir’in Köşkü ile de dünya görsel sanatlar tarihine bir yenilik getirerek, gelecekte görsel sanatların ne gibi şok yenilikler ile sunulacağının mesajını veriyor…

SANATTA İLKLERİ İLE BİLİNİYOR.

Yücel Dönmez görsel sanatlarda yaptığı ilkler ile hem Türkiye’de hem de dünya genelinde bilinmektedir. Dünyada yayınlanmış bir çok ansiklopedide biyogrefisi yer alan Dönmez, 1968 yılında ilk denemesini, 1975 yılında ise sponsorlu olarak ilk büyük Kar resmi etkinliğini yaparak, dünyada kar üzerine resim yapan ilk sanatçı olarak sanat tarihinde yer aldı (Uludağ- canlı çekim TRT Neslihan Gence programı)

Kaçkar Dağları Altıparmak kesiminde Kuartat Vadisinde yaptığı 11 kaya heykel yerleştirmesi ile de, dünyada yerleştirme (enstelasyon) sanatının adını koyarak ilk etkinliği yapmış oldu (Milliyet Sanat Ocak 1975 sayısı) .

Yücel Dönmez aynı zamanda ülkemiain ilk Land Art sanatçısıdır. Dönmez’in 1968 Kar resmi, 1974 11 kaya heykel yerleştirmesinden sonra ülkemizde Land Art çalışması yıllarca yapılmadı…

Yücel Dönmez ülkemizin ilk dijitaql sanatçısıdır. 1987 yılında Chicago’da başladığı dijital sanat çalışmalarının ilk kişisel sergisini 2001 Yılında Ankara’da Zerdüş Galeride açtı ve dünyada dijital sanat konusunda ilk kişisel sergi açan sanatçı oldu…

2001 yılında Vestel firmasının sponsorluğunda video art çalışmaları, Berlin elektronik fuarında Vestel pavyonundan dijital televizyonlar ile fuar boyunca izleyicilere gösterildi.

Dönmez’in protest art çalışmaları Kapitalizmin yenibir din olduğu ile ilgili göndermeler yaparak, Vatikanın da ilgisini çekti…

Yücel Dönmez’in görsel sanatlarda yaptığı ilkleri saymakla bitmez. Şimdilik bu kadarla yetinelim çünkü sanatçıyla ilgili olarak ünlü İspanyol yazarının yaptığı yorumlar, Dönmez’in dünya görsel sanatlar tarihinde önemli bir yere koymaktadır. Sanatçının Kar Resmi çalışmaları, dünyada farklı malzemeler ile farklı mekanlarda sanat adlı bir araştırmada, Richard Long ve bir dizi dünya sanat tarihine mal olmuş sanatçıların çalışmalarıyla anılmakta ve bu açıdan ülkemiz görsel sanatlar tarihinde ilk kez Dönmez yaptığı bir ilk ile, sanat tarihine geçmiş oldu.

Burada sanatçıya sanatı ne için yaptığını sorduğumuzda şu yanıtı veridi, “Ben sanatta para kazanmak için çabalamadım. Sadece yaptıklarımın dünya sanat tarihine mal olması için, araştırmalar ve laboratuvar çalışmaları yaparak bu açıdan çaba harcadım ve çabalarım da başarıya ulaşmıştır. Ülkemdeki koleksiyonerlere bir çok eserler bıraktım ve inanıyorum ki gelecekte adımı çokça anacaklar ve eserlerimden zengin olan koleksiyonerlerden bahssedecekler. benim için bunu amaç edebilmek önemliydi.Bugün eserlerime sahip olmak isteyenler, çocuklarınız için alın ve unutun. Beş on yıl sonra çocuklarınız yüksek eğitime başladıkları zaman sizin velileri olarak nasıl akıllıca yatırım yaptığınızı hatırlayacaklardır ve böylece ülkemizde sanata yatırım da gelecek kuşaklarda daha önemli olacaktır. Belki o zaman, ülkmizdeki sanatçılar daha özgün işler üretebilmek için çaba harcarlar… “

DÜNAYADA KAMUSAL ALANDA EN ÇOK ESERLERİ BULUNAN SANATÇILAR ARASINDA…

Yücel Dönmez bugün, dünyada kamusal alanda en çok eserleri bulunan önemli ve az sayıda sanatçılar arasındadır. İstanbul’un çağdaş sanat koleksiyonunda önemli çağdaş sanat eserleri bulunan Dönmez’in, İstanbul Taksim Füniküler,Levent, Şişhane, Yenikapı-Aksaray hattı, Kirazlı, Bağcılar, Yakacık metro istasyonlarında onlarca eseri bulunmaktadır. Sanatçının Altunizade istasyonundaki Metrobüs çıkışındaki 100 metrelik salonda her biri 25 metre kare 8 eseri bulunmaktadır. Metro Kontrol Mimarı Feriha Mert’in çabalarıyla konulan Yücel Dönmez çalışmalarını gören yabancılar, ülkemizden de özgün sanat işlerinin çıktığını görebiliyorlar. Ayrıca sanatçının Anadolu Adalet sarayı ana salonunda 82 metre kare cam altı yerleştirmesi ve salonlarda onlarca eseri bulunmaktadır. Sanatçının bazı hastahaneler, NewYork ve Chicago konsoloslukları ile Chicago’nun çeşitli yerlerinde kamusal eserleri bulunmaktadır.

“Görsel Sanatlarda Devrim”

Küratör: Murat Asilcan

Yardımcı Küratör: Özlem Tanrıverdi

29 Nisan 7 Mayıs 2023

Açılış Saat:12:00- 18:00

Ütopya Art Project

Caferağa >Mah. General Asım Gündüz Caddesi

Bahariye Palas Apt.No: 106/3Kadıköy-İstanbul

05445444342

GÖRSEL SANATLAR PİYASASI DEĞİL SANKİ ALGIYLA SANATÇI YARATMAK…

SANATA YATIRIM YAPANLARIN ÇOK DİKKATLİ OLMASI GEREKİYOR…

Duygu Yaşam- (Art Critic)

Son zamanlarda görsel sanatlar piyasamızda sayıları giderek çoğalan Instagram müzayede firmaları ile birlikte, sanat eserlerini alıp satarak bu işi bir borsa havasına büründürmeye çalışanlar ve sanat koleksiyonu yaparak aynı zamanda sanata da yatırım yaptıklarını düşünen yeni kuşak koleksiyonerler. Buraya kadar her şey normal gözükse bile ortada algı yaratarak herhangi bir sanatçı ismini ve eserlerini hak edilmeyen bir şekilde yüceltmeye çalışan müzayede firmaları var…

Diğer tarafta kendilerini gerçek sanat galerisi gibi gösteren ve nedense bugüne kadar uluslararası sanat platformunda  bir keramet gösteremeyen ve sadece sanat eserini bir şekilde satarak  elde ettikleri gelire odaklanmış olan sözde, kavramdan uzak kavramsal kesim…

Bir ülkede iktidarlar değişir, sistem üzerinde yenilikler uygulanır ve bu durum kimin iktidar olduğu ile ilgilidir… Oysa görsel sanatlar piyasamızdaki bu sistem yok edilmedikçe, ülkemizin sanat imajı da bugün olduğu gibi dünya sırlamasına bile girmeyebilir…

Bu arada sanatçı kesimde, kendilerini adayacakları bir kaynak bulabilmenin yarışında salt eser satabilmeye odaklanmış olarak günü geçirmekle uğraşıyorlar…

DÜNYA KLASMANINDA NEREDEYİZ?

Görsel sanatlar ülkemizde, ülkenin sanat imajını yükseltmeye değil, algıyla göklere çıkartılan değersiz imajlara yönelmiştir… Günümüzde ülkemizde şöyle dünya çapında özgün işler ortaya koyabilen kaç sanatçı gösterebilirsiniz… İçinde hiç kopya eser olmayan bir müzemiz var mı?  Adına müze dedikleri bu kuruluşlar sürekli koleksiyonlarını yenileyecek kaynak ve değerli kılabilecekleri sanatçı bulabiliyorlar mı… Bulamayınca da “nasıl olsa bizdeki x sanatçı bir yabancı ünlünün bire bir taklidi de olsa, onun gibi yapabiliyor ya o zaman müzeye koyabiliriz” denilerek müze değerine çıkartılan o X sanatçı, bir bakıyorsunuz ülkede hit olmuş…

İstanbul merkezli görsel sanatlar piyasamızda galeri kesimi birkaç parçaya bölünmüş, müzayede kesimi Artam’ın dışında ortaya prestij bir imaj koyamamış çünkü, bu firmaların başında sanatı bilen, değerlendirebilen ve ülkedeki görsel sanatlarımızın uluslararası bir seviyeye gelmesi konusunda kaygı duyabilen yöneticileri yok gibi. Böyle olunca da sanatçıların ne yaptıkları, sanatta nerede bulundukları ve kimin değerli, kimin sıradan kılınacakları birbirine karışmış oluyor…

GÖRSEL SANATLAR, KAPİTALİZMİN  KORKUNÇ DİŞLİLERİ ARASINDA SIKIŞMIŞ…

Bazıları sanat bitti diye kesin konuşurken aslında sanatın bitmediği fakat sanatın kapitalizmin korkunç dişlileri arasında un ufak edilmeye çalışıldığı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor… Bugün mağara devrinde duvarlara yapılan sanat eserlerinin amacı para kazanmak mıydı? Değildi elbette. O sanatçıların amacı, günlük yaşamış olduklarının verdiği heyecanla, içlerinden gelen sanat duyarlığını, imajlar ile ortaya koyarak, bilmeden gelecek nesillere haberler uçurmuş olmaktı… Bugün ise sanat sanatçıya ve pazarlayıcısına para kazandırmak amaçlı görüldüğünden, sanatın bu kesiminde sanat bitmiş, sanat paraya dönüştürülerek, başka bir alana itilmiştir…

Sanat eğer ki yenilikler, yeni uygulamalar ve yeni felsefeler ortaya koymaksa, bu amaçları ilk başaranlar sanatın değerleridir, sonradan onların izlerinde yürüyenler ise, dıdının dıdısı 🙂 sayılabilirler…

Herhangi bir sanatçıyla aynı duyarlığı hissederek sanat yapmış olan fakat ortaya tamamen değişik farklı eserler ortaya koyarak bir yeniye damga vurmuş olanları da sanat tarihinde görmek mümkün…

TÜRKİYE’DE MÜZELERDE DÜNYA MÜZELERİNDEN BENZER SANATÇILAR GÖREBİLİYORUZ…

Tüm dünya görsel sanatları açısından düşündüğümüzde, bizde yaşadığımız olayları başka ülkelerde de görüyoruz. Fakat Batılı ülkelerin çoğunda, bir yere gelen sanatçıların ortaya hem fikir hem de mesaj ve görsel açıdan farklılıklar koyabildiklerini ve bu nedenle de isim olduklarını görüyoruz…

Bir Amerikalı arkadaşım İstanbul’da müzeleri gezdiğini ve çok çeşitli yabancı ünlü sanatçıların benzerlerini gördüğünü söyledi. Yani kimse yutmuyor. Siz müze diye yola çıkıp, Turkish Twombly yaratırsanız, yabancı bunu  anlar…

Bugün ülkemizde algıyla popüler kılınmış olan ve eserleri ülkemize göre hatırı sayılan paralara satılan  sanatçıları masaya yatırdığımızda, inanın en az yüzde doksanı sınıfta kalır ve yüzde 8 i de  eh işte  klasmanında yer alır ortaya belki yüzde 2  ümit verir bir sanat çıkar…

Bazıları diyeceklerdir ki, çok katı yazmışsın. Doğrudur da zaten bugüne kadar gerçekleri katı bir şekilde vurgulamış olsaydık, bugün görsel sanatlar piyasasının dünya klasmanında bizi de sayabilirlerdi…

Genç sanatçıları çağın gerektirdiğini algılayabilmeleri için yönlendirmeliyiz. Güzel sanat fakültelerindeki eğitim hakkıyla verilmeli ve bu fakültelerde ders veren hocalar kendilerini sanatçı ortamına değil, eğitim ortamına adapte etmelidirler. Hocanın gözü sanat yaparak sanattan para kazanmak sa, o zaman eğitimi bırakıp sanata yönelsin ki, sanatsever kesim de ,”hocadır iyi sanatçıdır” fikriyle hareket ederek bir yanlışa düşmesin… Bugün bazı sanatçılar için sanat kariyerlerini, prof v.s gibi duyuruyorlar ve sanat kesimi de sanki bir sanat profesöründen çok iyi bir sanatçı çıkarmış algısına kapılıyor ve bu yanlış…

SONUÇ: Instagram müzayede firmaları şapkalarını önlerine koyarak iyice öz eleştiri yapmalıdırlar.  Değerli sanatçıları göz ardı edip, değersizleri sanat yatırımcılarına pompalamak, görsel sanatlar piyasasını da çıkmaza sürükleyecek ve bu işten gelecekte birçok insan zarar görecektir…

Öncelikle Instagram müzayedeleri, etik davranarak gerçeklere odaklanabilen sanat tarihçiler ile çalışmalı ve pazarladıkları sanatçıları çok iyi araştırmalıdırlar…

Erkek çocuklar arasında dünyada  erken yaşta sergi açan ilk ressam oldu.

Ünlü oyuncu Bekir Aksoy ve eşi Nazife Aksoy’un 3 yaşındaki oğlu Asil Aksoy, Nişantaşı Selahattin Kara Art Studio’da sergi açtı. 

Art4Critic – (Özel)-

Çocuklar genelde boya ile oynamaya meyillidir. Bazı çocuklar ise boyayla oynarken bir yandan da bilinçaltı, sanatsal zekalarını  lekeler ile kullanarak, ortaya büyükleri bile şaşırtan eserler çıkarabilir… İşte dizilerin ünlü oyuncusu Bekir Aksoy’un 3 yaşındaki oğlu Asil,  bu yeteneklerini tuval üzerinde yarattığı sanatsal hareketleriyle ortaya koyabilen çocuklardan.

Her çocuk gibi evde boyalar, kalemler ile kağıt yüzeyinde çizikler ve lekeler oluşturan Asil’in, ortaya farklı şeyler çıkardığını ve yaptığı resimlere dikkatlice odaklandığını gören anne ve babası, onu teşvik ederek bugün ünlü sanatçıları bile düşündüren eserler ortaya koymasını sağladılar.

Yukarıdaki resim hiç te çocuksu tavır le ortaya çıkarılacak bir eser değil. Eser diyorum çünkü, yüzeydeki kırmızı ve her iki tarafında ki siyah lekeler ile resmin bittiğine karar vermek profesyonel bir yaklaşım olarak gözüküyor… Asil yaptığı resme bakınca meydana getirdiği dengenin farkına vararak, resminin bittiği kararını verebiliyor…. Bu resimde olduğu gibi diğer çalışmalarında da, figürsel lekeler görülüyor. Boyayla oynayarak meydana getirdiği figürler, onun çocuksu hayalleri, izlemiş olduğu çizgi filmleri ve doğa sevgisini de yansıtıyor…

Ailesi ile birkaç sergi dolaştırılan Asil, ille de sergi açmak istiyorum diye heveslenince, Nişantaşı’nda ki Selahattin Kara Stüdyosu, Asil Aksoy’un sergisine ev sahipliği yaptı ve açılışta bulunan ünlü sanatçılar da Asil Aksoy’un çalışmalarını zevkle izlediler.

Asil sergisinden slayt show:

Görsel sanatlar piyasasında at izi it izine karıştı…

Bizim görsel sanatlar piyasasında şaşırmadığımız bir gün yok gibi. Sanatçım Almanya’dan gelmiş ve hoşgeldin demek için tanıtımına yardım ediyorsunuz, ne de olsa ırktaşımız diye ve bir müddet sonra bakıyorsunuz resimleri iyi satan bir sanatçımızı taklit etmeye başlamış… Yani sen Avrupa da kendine bir sanat yolu çözemedim de ülkenden mi kopya çekiyorsun… İnsana derler ki ne zaman bu stilde çalışmaya başladın… Çünkü resim piyasasında kim daha önce yapmış ise, ünvan da onundur diğerleri ise kopyalamaktan öte geçmez… Hani öyle bire bir kopyalamaktan bahsetmiyoruz resim piyasasında, üslubu anımsatmak kopyayı vurgulamaya yetiyor…

Görsel sanatlar piyasasında adam kullanmak ta sanki moda oldu; sanatçım çevresi olan başka bir sanatçının elindeki olanakları elde etmek için yakınlık gösteriyor ve diyorsunuz ki, insan insana yardım eder. Fakat durum hiç te düşündüğünüz gibi değildir, uyanık sizi kullandıktan sonra yok olur veya kullanamadığında da uzaklaşır. Yani menfaat edinmemiş se siz onun için önemsizsinizdir…

Bu yazdıklarımız bir çok sanatçımızın zamanla karşılaştığı durumlardır ve artık görsel sanatlarımızda ki bu klikleri aşmamız ve değerli olanları takdir etmemizin zamanıdır…

Genç sanatçımız Güzel Bakır’ı sadece bir kişi izlememiş k, piyasada Güzel Bakır’ın eserleri değer bulmaya başladıktan sonra, 7- 8 sanatçı da peşine takılmaya başladı… Bu sanatçıların kim olduklarını burada deşifre etmek istemedik. Çıktıkları yanlış yolda devam ederlerse, ilk kavşakta deşifre pankartı ile karşılaşabilirler çünkü sanat piyasasında bu tür şeylere tahammül edemeyenler zaten duyarlı davranabilir yorlar…

GÜZEL BAKIR AYNI ZAMANDAÖNEMLİ BİR YAZAR

Güzel Bakır resim alanında elde ettiği başarısını yazarlık kariyerine de taşıdı ve Bizim Kitaplar Yayınevinden yayımlanmış iki romanı bulunmaktadır.

Kan Çiçeği ve Mavi’nin Gelini romanlarından sonra şimdilerde yeni romanı üzerinde çalışmasını sürdürüyor. Güzel Bakır’ın yeni romanı resim piyasası üzerine…

Güzel Bakır’ın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu koleksiyonunda da bir resmi bulunuyor…

Güzel Bakır’ın eserlerinden örnekler şöyle:

Maria Helena Vieira da Silva  1908, Canan Tolon 1955 doğumlu.

Art4Kritic (Özel)-

Maria Helena Vieira da Silva  1908 doğumlu Portekiz asıllı bir sanatçı.

Canan Tolon ise, 1955 doğumlu bir Türk asıllı, Amerika’da yaşayan bir sanatçı. Bu iki sanatçının çalışmalarını incelediğimizde, aralarında büyük benzerlikler olduğu görülüyor. Her iki sanatçı da mimari eğitim almış. İstanbul Modern Müzesi Canan Tolon ile ilgili büyük bir sergi yaparak, sanatçıyı çok özgün ve eşsiz bir sanatçı olarak tanıttı. Fakat bu derece benzerlik taşıyan çalışmalar ile sanatçı ne kadar özgün olur düşünmek gerekir. Ülkemizde sanat eleştirmeni yok deniliyor ya, işte bu tür konulara girecek bir sanat yazarı olmadığı veya bu cesareti göstermediği için, yok sayılıyor…

SLAYT SHOW Maria Helena Vieira da Silva

ArtKritik.com olarakTürkiye’de de gerçek sanat eleştirisi örneklerini zaman zaman ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu davranışımızı kimse eleştirmeye kalkmasın çünkü sanatta gerçeklerin vurgulanması, sanat alanında daha özgün çalışmaları körükler ve eleştiri sanat konusunda bulunduğu bölgenin önünü de açar. Yoksa bugüne kadar duyarsızca yapılan sanatın ne ülkeye ne de sanatçısına bir yararı yoktur. Sanata soyunmuş olan kişi, ağır bir sorumluluk taşır ve bu taşıdığı sorumluluk açısından fark yaratmaya çalışır ve sanatçının sanat ortamında yarattığı fark kendisini de doruğa taşır ve sanatçı sanat tarihine mal olur…

İlle de her sanata soyunandan çok farklı çalışmalar beklemek haksızlık olu. Bugün amatör, hobi amaçlı çalışan sanatçılar da sanat severlere hitap edebiliyor ve sanat tarihine kalma kaygısı gütmeyen bu sanat kesimini eleştirmenin bir faydası olmaz çünkü zaten o kesimdeki sanatçıların yarınlara kalma kaygıları yoktur…

Türkiye’de gerçek sanat müzeleri açılmadıkça, görsel sanatlar da çağdaşlığın gerisinde kalır. Bugün adına müze denilen bazı kuruluşların, gerçek bir çağdaş müze gibi planlanmadığını içeriğindeki sanat eserleri ile anlayabiliyoruz. Gerçek bir çağdaş müzede, yüksek sanatı temsil eden sanatçıların eserlerine yer verilir ve bu durum da müzeye bir prestij sağlar…

GÖRSEL SANATLAR PİYASASINDAFIRSATÇI RESSAMLAR ÇOĞALDI…

ArtKritik (Özel)-

Bir türlü gerçek bir görsel sanatlar piyasası oluşturulamazken, bu defa da, resim piyasasındaki hareketlilik, bir takım sözde sanatçıları, satılabilen ressamların benzerlerini yapmaya yöneltti. Bu fırsatçı sözde ressamlar, yaptıklarını paraya çevirebilmek adına, bazı müzayedelerde yer almak için çabalarken, bazılarının da en prestij müzayedelerde yer aldığına tanık oluyoruz.

Sanatçım bugüne kadar başka şekilde çalışırken birdenbire bakıyorsunuz, resimleri iyi satılan genç bir ressamın yaptıklarına benzer çalışmalara giriyor ve piyasa oluşturmaya çalışıyor.

Yabancı ressamlardan Richter ülkemizde en çok etkilenilen ressamlar arasında.

Öncelikle, müzayede yapan firmaların, bünyelerinde  danışman olarak kullanacakları bilirkişilerinin olması gerekiyor. Yoksa nasıl bilecekler ki kim kopyacı kim değil. Çünkü müzayede firmalarından duyduğumuz, fazla araştırma yapmadan sanat satıcılığına girmiş oldukları ile ilgili. Yaşamlarını sürdürmek için bir meslek seçmiş olanlar, o mesleğin tüm detaylarını da bilmek ve araştırmak zorundadırlar. Yoksa, yaptıkları iş konusunda sınıfta kalırlar ve bundan bir takım çevreler de zarar görmüş olur.

GENÇ RESSAMLARIMIZDAN GÜZEL BAKIR, DA son zamalnlarda bir kaç sanatçı tarafından birebir olmasa da farklı uygulamalarla etkilenilen bir sanatçı olarak göze çarpıyor. Boyayı yerine göre kalın kullanarak uyguladığı özel tekniği ile zoru başaran bu sanatçımız, özgün tekniği ile yarattığı üslubunu mesaja ve yaşamından kopan bir felsefeye başladığı için, eşsiz bir yetenek olarak kendini kabul ettirdi…

Ülkemizde meslekler konusunda sahtecilik örneklerine  rastladığımız gibi, sanat piyasasında da, sözünü ettiğimiz bu fırsatçılar, sanata sahteciliği de sokmuş oluyorlar.

Güzel Bakır’ın aynı teknikle uyguladığı farklı üsluplarından örnekler.

Ülkemizde gerçek sanat eleştirmenleri olmadığı için de sanatta sahtecilik ve çeşitli oyunlar ne yazık ki, giderek artmaktadır. ArtKritik.com olarak, bu konuyu ele alacağımızı ve gerçek sanat eleştirmenliği ile ilgili örnekleri ortaya koyarak, görsel sanatlar piyasasındaki çarpıklıkların giderilmesine yardımcı olacağız.

Tara Roksell portre imajları farklı biçim ile çalışan, kısaca portreyi faklı kılan bir sanatçı…

Ayrıca, yabancı ünlü ressamların ülkemizdeki yerli kopyacıları da nasılsa çok iyi fiyatlara eser satabiliyorlar. Bu da ülkemizdeki sanat yatırımcılarının yeterli bilgiye sahip olmadan bu konuya yönelmiş olduklarını ortaya koymaktadır…

Maria Helena Viera da Silva

Maria Helena Vieira da Silva (13 Haziran 1908 - 6 Mart 1992) Portekizli bir soyut ressamdı. Art Informel olarak bilinen Avrupa soyut dışavurumculuk hareketinin önde gelen üyelerinden biri olarak kabul edildi. Çalışmaları, alanı ve perspektifi keşfeden çizgiler kullanarak karmaşık iç mekanlara ve şehir manzaralarına sahiptir. 

uYDURMA İDDİALARLA ŞİŞİRİLEN  SANATÇI NE YAPARSA YAPSIN, NEREDEN ALINTI YAPTIĞI, KİMİN FİKRİ İLE SANATTA TUTUNMAYA ÇALIŞTIĞI ER GEÇ ORTAYA ÇIKAR... İŞTE SİZ KARAR VERİN ACABA BU 1908 DOĞUMLU SANATÇININ ETKİ ALANINA GİRMİŞ FAKAT ÜLKEMİZDE ÇOK ÖZGÜN BİR SANATÇI OLARAK TANINAN İSİM KİMDİR??? SANAT PİYASASINI YÖNLENDİRİRKEN, ORTAYA ÇIKABİLECEK GERÇEKLER İÇİN DE HAZIRLIKLI OLUNMALIDIR...